feministival'in bloguna hoşgeldiniz


feministival hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
for the english blog click here.

Atölyelere kayıt için: feministivalistanbul@gmail.com adresine mail atmayı unutmayın!


feministival4 from MarIstanbul on Vimeo.



Tartışmalar

Merhaba Arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi bir süredir 9-10-11 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek olan Bağyan Feministival' in organizasyonu ile uğraşıyoruz. Gerek festivalin gerecekleşmesi için çalışanlar, gerekse atölye çalışmaları yapmak için gönüllü olan arkadaşlar bu organizasyona bireysel olarak katılıyorlar. Fikrin ortaya çıktığı andan itibaren feminist yöntemleri kullanmak temel ortak noktamız oldu; diğer yandan çeşitliliklerimizle bir arada durmaya önem verirken  şeffaflık ilkesi çerçevesinde toplantı notlarımızı ve zaman zaman kaleme aldığımız çağrı metinlerini blog üzerinden duyurmaya özen gösterdik. Doğrudan doğruya grubun iletişim adresine gelmese de, başka mail gruplarında olan arkadaşlarımızdan festival ile ilgili yapılan eleştrileri duyma fırsatımız oluyor. Gelen eleştriler hakkında konuşuyoruz, düşünüyoruz ve aklımıza yattığı zamanlarda da gerekli değişiklikleri yapmaya çalışıyoruz. Yine şeffaflık ilkesi etrafında eleştrileri bloğumuza koymak istiyoruz ancak bunu yaparken, başka bir grup üzerinden gelmiş olan maillleri de izinsiz almayı doğru bulmadığımız için, sizlerden eleştrilerinizi bagyanfest@gmail.com adresine göndermenizi rica ediyoruz. Böylece hem kulaktan kulağa oynamadan eleştrileri değerlendirme şansımız olacaktır, hem de blog'un takipçileri bütün fikrirleri bir arada görme şansına kavuşacaktır. Bu yüzden eleştrilerinizi yukarıdaki adres üzerinden bizimle paylaşmanızı ve blog'da yayımlanıp yayımlanmaması konusundaki tercihinizi de yazmanızı rica ediyoruz.

bağyan feministival' ciler

______________________________________________________________________________

Feministival sırasında temizlik, çocuk bakımı ve yemek yapmak gibi görevler için erkeklere çağrı yapmamızla beraber festival organizasyon ekibi olarak kendi içimizde daha önce tartışmadığımız bir konu ortaya çıkmış oldu; erkekler feminist olabilir mi?
Bu konuyla ilgili genel geçer bir doğru olmadığına inanarak e-posta grubumuzda yazılan bir yorumu herkesle paylaşıyor, herkesi tartışmaya çağırıyoruz.

“Feminizm herkes içindir” kitabını okumadım ama bu sözün içeriğini şu şekilde anlıyorum: Feminizmin herkes için bir sözü vardır. Herkes kendine dair bir söz, bir ifadelenme biçimi bulabilir feminizmde. Bu bağlamda “Feminist erkek olur mu?” sorusuna “Neden olmasın?” sorusuyla karşılık verebilirim. Çünkü feminizmin erkeklere dair de sözü vardır kanımca. Ancak son tahlilde feminizm, kadınların özgürleşmesini esas alan bir mücadeledir ve kadınların kadınlarla ya da daha geniş tabiriyle kadınlık deneyimini yaşayanların birbirleriyle örgütlenmesini savunur bence.

Feminizmin yolunu açtığı erkeklik araştırmaları sayesinde bugün biliyoruz ki; erkekler de toplumun onlara dayattığı toplumsal cinsiyet rollerinin altında farklı şekillerde eziliyorlar. Buna dair bir karşı çıkış elbette ki çok önemlidir. Kadınların kendi “kadınlık”larını sorguladığı gibi, erkeklerin de sadece erkeklerle örgütlenerek kendi “erkeklik”lerini sorgulaması, erkeklerin özgürleşmesinin önünü açacaktır. İşte benim tam da bu noktada merak ettiğim soru erkeklerin neden feminist olmak istediğidir. Kanımca feminizm ataerkil sistemle mücadelenin en önemli ideolojik hattını oluşturur, ancak ataerkil sistemle mücadelenin tek ve yegane yolu feminizm değildir. Eğer erkekler ataerkil sisteminin kendilerine dayattığı rollere isyan ediyorlarsa –ki bence etmeliler- kendilerine neden bir mücadele hattı belirlemezler? Böyle bir mücadele alanı oluşturulursa, feministler olarak bu alanda mücade verenlerle dayanışmamızın ve kesişen gündemlerde ortak işler üretmemizin hepimizin özgürleşme mücadelesini zenginleştireceğine inanıyorum
.

(Senem Donatan)

__

ELEŞTİRİLER (FEMİNİST MAİL GRUBU)
 
Hasbiye:
Dün bağyan festivali anlatan bir link’te yerde bacaklarını açmış, önünde bir plak, oturmuş bir kadın resmi gördüm. metalaştırıcı ve nesneleştirilmiş kadın bedeni algısını üretici bir  fotoğraf idi.


Çağla:
Sevgili Hasbiye,
Hemen baktım afişe, doğrusunu istersen çok senin gibi düşünemedim. Ben sadece güzel bir yaz günü  çimenlerin üstünde ohhh sigarasını yakmış, plakları  ve pikabı önünde tiril tiril giyinmiş ve de kendini hiç  kasmadan rahat rahat oturmuş bir kadın gördüm. Vallahi billahi... ki kadın bedeninin algılanışı konusunda pimpirikliyimdir.
Benim annem oturup kalkmam konusunda takıntılıydı, ayak ayak üstüne asla atamazdım, büyüklere saygı falan diye değil, bir kadının her zaman öyle dik, bacakları kapalı kibar kibar oturması gerektiğini söylerdi, kibar ve zarif bir şekilde... Bu yüzden şöyle rahat bir oturma, hatta bacaklarını açarak falan bayağı bir başkaldırı gibi okunabilir- abartıyorum tabii şimdi. Kim ne düşünüyor diye hiç dert etmeden...Hatırlar mısınız Hidayet Şevkat Tutkal yıllar önce bir televizyon programında alayı erkek ve islamci adamlarla çıtına çıt tartışırken çok eleştirilmişti oturma tarzı yüzünden... ayrıca Hakkı Devrim de Radikal’deki kötü kızın bacaklarını açarak oturmasını eleştirmişti.  
Biraz hızlı yazdım, çok da kendimi ifade edememiş olabilirim ve bazen cok masum, sakıncasız gibi görünen şeylere birinin uyarısı ile dikkatli baktığımda  meselenin çok da öyle olmadığını görebiliyorum. Bu yüzden böyle toplu düşünmeler çok önemli. 
Çağla.


Bahar:
Açıkçası o afişten ben de rahatsız oldum. Hatta cumartesi günü toplantıda arkadaşlara fotoğrafı ben gösterdim. Ben abartıyor olabilirim diye. Bazıları benim gibi düşündü, bazıları da senin gibi Çağla. Özellikle reklam filmlerinde, afişlerinde eleştirdiğimiz cinsel göndermelere benzettim ben bu afişi. Elbette niyet bu değildir. Tamam bu başka bir şeyin duyurusu. Fakat bu sefer de fazla şehirli, kurtulmuş, genç değil mi? Benim annem bu afişi görse gelmez o festivale, hiç şüphem yok. Belki de yanlış yerden kuruyorum cümlemi, bilemiyorum ama bu afiş beni acayip itti. Ama yine de ikna olabilirim, kapı açık.

Selamlar, 

bahar 


Gamze:
Merhabalar herkese,
Bence bu afişte bize sıkıntı veren (sıkıntı duyanlar açısından söylüyorum), bacakların açık olması ya da rahat oturma tarzı değil, elin pozisyonu, durduğu yer ve durma şekli. Çünkü el aslında öyle bir kapatıyor ki tam cinsel organa denk gelen yeri hem bir tür davet mesajı veriyor (bilemiyorum belki istenen budur) hem de bir tür gizleme, en azından "örtme" hali yaratıyor ki bu da aslında o kadar da rahat oturmuş olmadığını düşündürüyor. Görsellerde özellikle de reklam afişlerinde çokça kullanılan bir taktik var bence burada, çok ince ve sezdirmeden işaret eden bir görsel dil yani. Bu yüzden mesajı doğrudan değil ve bu yüzden kişiliğimize, cinsiyetimize hatta bu afişe baktığımız sıradaki halet-i ruhiyemize göre anlamı değişebilir, bu anlamda başarılı bir reklam/davet afişi denilebilir bence, ama kullanım amacına uygun mu bilemiyorum. ..
selamlar
G.

Nilgün:
Bu fotoğrafı pantolanla ya da uzun bir etekle düşündüm. Bacakları çıplak ya da değil, açık ya da kapalı, bence  sorun kadının başının olmaması. Belki kimimize de nesneleşmiş gelmiş olmasının nedeni de budur. Kadının yüzü olsaydı ve o yüz bahçede yayılmış, keyf eden bir yüz olsaydı, benim için bahçede yayılmış bir kadın ifade ederdi. Hani elin duruşu ya da reklam tekniğiyle hazırlanmis olmasını o kadar da dert etmezdim sanırım. Özellikle pornografide ve pek çok çeşitli görsel kullanımlarında  kadın bedeninin parçalanması asıl dert edindigim.   


Çağla:
Tekrar tekrar uzun uzun baktım, itiraf ediyorum siz söylemeseniz bu fotoğraftan huylanmak aklıma bile gelmezdi. Hâlâ da birşey göremiyorum, ofis-ev-annelik uçgeninde geçen sefil hayatım sonucu belki de feminist reflekslerimi kaybettim, bilemiyorum. 
Ayıptır söylemesi bir süre reklamcılık yaptım, kıyısından köşesinden biliyorum bu işleri, öyle ince çalışıyorlar ki kadın fotoğrafları üstüne. Photo shopla kıl dönmelerini, sivilce izlerini mi yok etmeler, göğüsleri büyütmeden beli inceltmeye kadar, akıllarındaki o muhteşem arzulu kadına benzetmek için modeli yapmadıkları kalmıyor.
Bu fotoğraf ise bir kere gerçek bir kadına ait, sizce de öyle değil mi? Koluyla bacağıyla hepimiz gibi bir kadın. Pek çoğumuz hayatımız boyunca böyle elbiselerle böyle çimenlerde oturmuşuzdur. .
Elini falan da öylesine koymuş gibi.. Bilemedim vallahi.

Gamze:
İşte böyle hissettirebildiği için "başarılı" bence, sen benden daha iyi bilirsin ki elektronik ortamda "gerçek kadın" diye bir şey olmaz dimi...:)

Gamze:
Evet evet aynen katılıyorum, söylemeyi eksik bıraktığım şeyi tamamladın Nilgüncüm, zaten baş olmadığı için işaret/anlam/ niyet vücudun geri kalan organları ile veriliyor. İyi ya da alışılmış reklam tekniği dediğim bu, hani o gösterilen organlar dudaklar, bacaklar, kalçalar olunca daha doğrudan göndermeler alıyoruz, biz de bunlara "uyandık" ya artık eleştirisi de kolay ya da hızlı oluyor, bu şekilde daha gizli olunca biraz daha dolanbaçlı oluyor. Ama dediğin gibi bu tür görselleştirmelerde asıl mesele vücudun parçalara ayrılması meselesi, yani "özne kabullü" "karakter oluşturucu" beden algısı yerine "nesneleştirici" organların geçiyor olması hani yoksa baş gösterilseydi bütün sorunumuz çözülecekti diye bir şey yok... 
Ya bi de benim bu "annem" gelir miydi meselesine aklım takılıyor, birlikte tartışalım düşünelim diye söylüyorum, hani eminim bu festival tüm kadınlara yönelik olma iddiasında değil, beklenemez de böyle bir şey ama feminist buluşmalarda da çeşitli biçimlerde dile getirdiğimiz bir tür "ayrım" var ya (vallahi korkarak seçiyorum kelimeleri, ondan çok sayıda tırnak:) ben şimdiden hepsi tırnak desem:), işte o ayrım benim kafamı uzun süredir epey karıştırıyor, yani bu durumda da biz festivale gitmek isteyenler "feminist" annelerimiz de kadın oluyor...ya da "sahada iş yaptığımızda feminist politika üretme biçimimiz ne kadar işliyor...Çoğaltmak mümkün, zor sorular yani... 
sevgiler
G.


Selda:
Ben de Hasbiye gibi resmi ilk gördüğümde biraz sorguladım ama sonra acaba çok mu herşeye takılıyorum dedim ve yazmak istemedim. Ama şimdi konuşma başlayınca yazmak istedim . Ben de çok emin olmayarak diyebilirim ki ilk başta çok bildik reklam görsellerinde kullanılan kadın bedeninin parçalara ayrılarak nesneleştirilmesi yönünde baktım, yani aslında eril bir algı tarafından baktım...Sonra da diğer arkadaşların söylediği gibi hepimiz böyle çimler üzerinde çok rahat oturabilmişizdir  ya da oturmak istemişizdir.  Ama resim tamamen kadının görünmediği bir resim olduğu için, yani resim direk bacak arasından bakılıyor gibi görünüyor. Belki de bu resim tepeden çekilseydi yani tamamen görülseydi kadın, bu durum algılanır mıydı bilmiyorum.. .Ben ele çok takılmadım:) Yani ilk başta beni, bu düşünceye iten bacak arasıyla ve aradaki plak’la karşı karşıya gelmek sanırım...Ama nasıl durmak gerekir bu durumda, eleştirmek mi yoksa eril zihniyetin bize dayattığı "resim"den uzak mı durmak gerekir bilemedim...Tabi ki sorun tek başına kadının kafasının görülmemesi değildir...Kafam karıştı:)


Yasemin:
Başından beri en büyük eleştirim festivalin ismine, bana cok itici geliyor bağyan lafını ironik de olsa kullanmak, bu eleştirimden vazgeçmeyeceğim gibi görünüyor:)  
Afişe bakınca pek cok sey çağrıştırıyor bence. Özgürlüğü de ifade ediyor, nesnelestirme anlamına da gelebilir. Ben başka bir afiş kullanmayı tercih ederdim. Çağrışımların çokluğundan dolayı değil, estetik ve politik anlamda daha iyisinin olabileceğinin mümkün olduğunu düşündüğüm için. 
Ve fakat kadın bedenini nesneleştirme itirazlari bazen muhafazakarlık soylemini de besliyor. İnce bir dengede böyle durumlar. Her ikisinin de çağrıiımının olmadığı afiş yapmak mümkündür sanırım. Böyle konularda daha çok emek vermemiz lazim gibi görünüyor.

Nilgün:
Elbette tek sorun vücudun parçalara ayrılması değil. Sadece bence esas sorun demek istedim. Bu konuda kafamı karıştıran, aslında başından beri festivale emek veren arkadaslarla da konusmak istediğim fakat bi türlü metinleri okuyamadığım için laf da etmekten kaçındığım bir konu, aflarına sığınarak şu:  bizlerin kendimize demekten özellikle kaçındığımız ve dendiğinde de sinir içinde tepki gösterdiğimiz bayan konusu. Peki kendisine hangi nedenle olursa olsun, -sınıf atlama çabası bile olsa- bayan denilmesinden hoşlaşan, hatta bayan diye tanıştıran kadınlarla “bagyan” kapsamında ilişkimiz. Bagyan festivaliyle ilgili aklıma takılan daha cok festivalin bi dolu konuda katılacağım dili. Dalga geçen, hatta kendine bayan diyen kadınların aşağılanmış, dışlanmış hissedecekleri hâli. Bayan demeyi tercih eden ya da alışkanlıktan diyen kadınlara, bayanın aslında ne kadar da iyi bişey olmadığını nasıl anlatacağımız meselesi. “Bagyan”ın ve işaret ettiklerinin  içi-dışı başka türlü doldurulabilir miydi? Doldurulmalı mı? Belki de gerekli değildir.   
Aklıma Güliz ve Feryal’in serbest filmini seyrederken kendisinden ve işçi kadınlardan ya da ne farkeder bütün kadınlardan bahsederken bayan diyen arkadaşa, sıralardan “biz bayan demiyoruz” minvalinde bir kadının yaptığı  sataşma geldi - ben sigaraya çıkmıştım o sıra duymadım, bir kadının bu nasıl feminizm vb. vb.  diyerek toplantıyı terketmesi sırasında öğrendim. Bu durum beni  hiç kurtulamadığım feminist fikriyat-lar- ve yöntemler üzerine kara düşüncelere bağladı. Kurtulduğunu sanandan kurtarılmayı  bekleyene. Çok bilenden cahil olduğu varsayılana. Aslında bu mail çok çok uzun oldu diye devamını kestim. İkincide göndereceğim. Kusura bakmayın uzunluk için.

Nilgün: 
Mail 1’in devamı. Şimdiden uzunluk için özürler.
Yaptığımız işlerle, ürettiğimiz fikirlerle ilgili yeterinden fazla mi yanlış yapıyoruz ve bunlara dönüp bakıyo  muyuz sorusu bence ortada duruyor. Yoksa feminist olarak ezilmek kendimizi diğer kadınların da merkezinde olduğumuz gibi bir hissiyati kendiliğinden doğuruyor mu? Ya bi de seyirci kadın, işçi kadın ikinci kez bayan dediğinde bi kez daha uyarmış. Hay allah.   
Aynı sorun artık neredeyse kadim bir tartişma hâline gelen, gayet feminizan işler yapan ve fakat kendine feminist demeyen ve niye demediğini de elbette bilen kadınları dışlamak mânâsını da taşısa, niye kendilerine feminist demediklerine dair yöntemi bence sorunlu eleştiriler. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Benim açımdan nasıl adlandıracağımı pek bilemedim. Şu anda egemen feminist siyasetin  ya da başka deyişle İstanbul’daki feminist siyasetin hepimizin önünnde hâlâ fikrî olarak bile sonuçlanmamış durumlar bekliyor. Belki de cinayetlere karşı yapacağımız toplantı ve eylemler esnasında bu konularla ilgili  birazcık kendimizden soyunarak bakma imkânını da yaratabiliriz.
Anladığım kadarıyla cinayetlerle ilgili çalışmayı örgütlemeyi  feministler yapıyor. Geçmiş yıllarda çeşitli konularda bikaç kez yaptığımız gibi feministlerin çağrısını yaptığı 8 mart gece yürüyüşü de böyle bişey esasında. Fakat sürecin geniş olarak kadın hareketinden zaten pek çok iş yaptığımız kadınlarla örülmesinin imkânının araştırılmasının eksik olduğu kanaatim nedeniyle bunları da yazmak istedim. Bi de toplantılar beni çok yorduğu için. Elbette kendine feminist demeyen kadınlarla yapılacak bir iş bazı hudutlar da yaratabilir ama zaten farklı düşünen  feministler olarak da hudutlarımız oluyo ki. Çok selamlar.  


Sakine
Selamlar,
Bağyan festivalin içeriğini takip edememekle birlikte
afişle ilgili tartışılan kimi eleştirilere katılıyorum.
Kişisel olarak böyle bir pozumuz olabilir,
veya böyle bir anımız da olabilir. Tartışılan bu değil,
genel itiraz kadının benzer fotoğraflarla birçok alanda kulanılıp,
erkeklere zevk nesnesi olarak seyirlik olmaya dönüşütürlmesi,
yaygın olarak nesneleştirilmesidir. Afişin kullanılması "masum" olabilir
ama benzeri fotoğraflar anlayışlardan bağımsız kullanılmıyor maalesef!
 
.O yüzden bu afiş de niyetimizden bağımsız, yaygın anlayışı
çağrıştıracağı için kullanılmaması daha uygun olur diye düşündüm..

İkinci, Nilgün’ün bağyan ismiyle ilgili endişelerini anlamakla beraber,
kimi eleştirilerine şöyle söyleyeyim: Kendine bayan denmesini tercih edenlerin, “bağyan” isminin uyandıracağı merakla, festivali merak edenlerin de, feminist kadınlar açısından, bayan manasının ne anlama geldiğini de farketmiş olacaklardır. Bazi kavramları, sıfatları eğip bükerek, dalga geçerek tartıştırabiliyorsak bunun mahsuru yok bence. Belki sitede bu hitabın 
anlamını da açıklayan bir yazı olabilir. Veya bu hitabı seçen erkeklere 
sorulabilir kadın değil de neden bayan!
Şöyle bir cümle ne zaman, nerede bilemiyorum "kadinlara affedersiniz, bayanlara" dendiği hatırımda kalmış.
Erkeklerin bir dolu aşağılamalarıyla, feministlerin politik ironileri 
arasındaki farki kadınların anlayabileceğini düşünüyorum..
Selamlar.
sakine